28 Ocak 2011 Cuma

kuzey

ayaklarını gördüm kalabalıkta
kararsız savrulan ayaklarını
ayakların Kuzey'de bir ülkede
parmak araların buz dolduruyor
kış gibi yakın, yalnız
parçalarında ölmek kadar fazla
çok fazla
evrenin öbür ucunda yalnızlık
sen yoksun
kimse yok aslında

7 Ocak 2011 Cuma

kumlu enfeksiyon

kadın
ağladın
tutundun düşerken
ya da tutunamadın
kalbin sokak çocuğu
sokak sokak tekmeleyin çocuğu
ellerin yaşlı senden
tırnakların özensiz
ellerin senden güçsüz
kadın
köpeklerin ağızı
arkandan küfür gibi
yüzüne tükürür gibi
yankı bu
duyulmadın
sen hep geri geldi sana
sen hep yeni kollar ve sırtlarla
kimsenin varoluş ağrısına oral
kimsenin yokoluş kararına çare değilsin

6 Ocak 2011 Perşembe

3koridor+1bahce

Bir görüntü.
Issızlık.
Akan, durdurulamayan.
Kaldırıp atılamayan.
İçine çekersin, yakar.
Büyür.
Büyük bir gezegene dönüşür.
Yutarsın.
Tüm organların tutunma duvarlarından ayrılır.
Sonra vakit bir evin içine dolar.
3 koridoru 1 bahçeye açılır evin.
Organlar ve misafirler bahçede ağırlanır.
Bahçede kuşlar, ağaçlar.
Ağaçların dallarında taze an meyveleri.
Koridorlar döller kökleri.
Koridorların kapısı olmaz.
Koridorlar köşeleri yabani bahçelerde soluklanırlar.
Koridorlar sever.
Koridorlar öfkelerini bahçelerinde haykırırlar.
Bu yüzden koridorlar soguk duvarlarla ulaşır bahçelere.

tuz

bildiğin çirkin oyunlar
benim yüzümde de kan var
korkan kelime her seste
burada cennetten uzaklar

girdiğin çirkin oyunlar
sözde içinde korku var
öfkeden kuru kalmışlar
ah yanık, yazık, yanık


www.myspace.com/narinnar

bitmiyorlar

boğazımdan uçuruma
uğultular ve ruhlarla
oradan da göğsüme
titreten bir rüzgarla
düşüp duruyor kelimeler
herbiri kayboluyor
gidiyor gidebildiğince
sessizce ıslanıp eriyor

bilmiyorlar bir ayrılık var
gittikçe kayboluyor
duvarımda alevden delikler
boğuluyor
yenilip duruyor
bilmiyorlar bir ayrılık var
gittikçe hapsediyor
karşımda bekleyen gölgeler
biliyorum dinlemezler

ve biliyorum bitiyor
hem de sonsuza kadar
beni birinin içine sor
kaçar gibi sanki
kesin
hissiz kaldım

açlık

ve kadın gözlerinden kurumuş yaprakları sökecekler
senin dinginliğin ruhun acı kök sularından beslenir
asit otlar ciğerlerin ve
duvarlarında adını taşıyan korkuluklar karartırlar
bir sürü doğar yokluğundan
onlara yetecek kadarını verirsin
açlıkla saldırırken varlıgının tutunma koridorlarına
senin hastalığın şifasıdır nehirlerin

merkür

gölgelerin de gölgesi var mı?
gezegenini al
odandaki anlamsız ışık halkalarına götür.
yıkasınlar onu
göbektaşında çiğnesin eti bol kadınlar.
üstünde zıplasın tüm gerileme hareketleri.
açılarını ısırsın sokak köpekleri.
böylece durulsun
sonra sevelim kucağımıza alıp
saçını başını
bu sırada öğrenelim acısız öğrenmeyi,öğretmeyi.
vur.
böyle leylak leylak vur
insan gibi vur.
kendine vuruyormuş gibi
eşiği bilir gibi
kırılır gibi vur
kırıl vurduğunda
ağaç dalı gibi kırıl
yumuşakça düş
tüy gibi
güzeller güzeli
vururken öyle narin ol ki.

gittim ben

karşı kıyı gökyüzü
ben bulut
ben orman
içinden geçtiği her delikte
yeniden varolan
ben hem bir acı hep bir sancı
balıklar gibi solungaçlı
ben okyanus sen benden kus
dikbaşlı bir sürüngen
kendini bırakmış bir kuş
yokuştan yuvarlanan bir taş
ben karanlık bir ışık
yağan yağmur
ıslan saçım
iki yoldan gider yarım
bilemedin sevmeyi
şimdi herkes ben
hepsi sen
gittim ben

...................................

Uzayda bir adam
ölü bulunmuş
Sırtlanmış kolsuzlar
sırtı soyulmuş
içinden çıkmış kir
parlamış organ
adamın seveni sevmeyeni yok
kurdugunuz cennet sahnesi
savurgan
üzerinde bozuk oğlanlar
gitmişiz çoktan
kırılmasaydı adalet kalemim
öfke kokmadan terkederdim
kirli ağızlarda dünya yuvarlanıyor
çiğnemeden yutan bataklıklar
gün kapıda
eriyeceksiniz.

5 Ocak 2011 Çarşamba

senden korktum ben

senden korktum ben
şimdi karşımda yüzün
gözlerinde buz mevsimi
rüzgarı ağzından aceleci
soluk, yanık, donuk, bulanık

senden korktum ben
kocaman ellerinde
havayı belinden kavrayacak bir hal
uzun bacaklarında
yeri sarsan bir ısrar

senden korktum ben
omuzlarında dev yük gemileri
bense narin kayığımda
bir sağa bir sola

senden korktum ben
çıplak teninde kıvrımlar
çetin bir yol taşır
kederli ve dikkatli dudakların
ve rüzgar

senden korktum ben
aynada yarattığın bu oyunundan
görkemli oyunundan
ezberlemiş gibi acıyı
ben savrulurken
sen öyle dururken
ben savrulurken
bir sağa bir sola

yaratık

kimse bugün beni yormasın
bir güz şarkısı geliyor yakın
o çirkin gözlerini üstümde yakmasın
gözler ve gökler beni saklar korkmayın

o gitti
ve bitti
bilen bilir sormayın
bulutlar bir şarkı
şimdi herşey anlamlı
tırnaklarım, dudaklarım, şarkılarım
ben varım
kendini yok eden ruh
benden başka benden bu

göğsümde bir yaratık
onun ağzı kor bir tutkal
kayıklar, kayalıklar bugün yalnız

yoksa yalnız bir o mu var

insanlar, sokaklar ona ağlar
izliyor kargalar
biliyor onlar.
ağaç dallarını bırak
beni bırak
bırak düşmeli bazen
uzun ince düşmeli

u

uyu
bahçede meyveler var
bizde başlıyor herşey
bize varıyor erirken
uyu
sarılmak ister kuyu
saçlarında sakladıgın koku
bulutlar kimin evini yağdırıyor
gece oldu uyu
gökyüzünü içinde tut
nehirler doğurdu seni
uyu
                                             balıkların söyleyecekleri var